sizi bilmem ama ben cüzdanı verdim. hatta adam cüzdanı karıştırıp bankamatik kartını bulunca, nerede yaşadığımı, çalıştığımı bildiğini söyleyip bıcağı boğazıma dayayıp şifreyi sorduğunda onu da söyledim.
olay 2010 civarlarında isveç'in küçük bir üniversite şehrinde soğuk bir kış gecesi bendeniz her zamanki gibi gece çalışıp 24'ten sonra işten eve yürürken oldu. eve bayağı yaklaşmış, bir yandan mp3 çalardan müzik dinlerken (kelly clarkson - already gone) kar maskesi takmış bisikletli birisi elinde bıçakla bisikletten önüme atlayıp yolumu kesti. ne olduğunu anlamadan hayatımda ilk defa orada yumruk yedim ve yere çöktüm. etrafta in cin top attığından ne bağırmaya ne yardım istemeye çalışmak anlamlı değildi ki adamın ben bağırdığımda ne yapacağı da belli değildi. zaten anlamlı olsa bağırabilecek miydim ondan da emin değilim. bu arada sol yanak/kulak tarafına gelen iki yumrukla gözlük de bir yana fırladığından etrafı da iyi göremiyordum. adam cüzdanı, telefonu ve mp3 çaları aldıktan sonra sırt çantamı istedi. onu da açıp karıştırdı ama içinde işe yarar birşey bulamadı. sonra bıçakla tehdit ederek bankamatik şifresini istedi. aklımdan yanlış bir şifre söylemek bir an bile olsun geçmedi. o anda doğru şifreyi hatırlamak bile benim için zaten yeterince zordu. bana şifreyi bir iki kez tekrar ettirdikten sonra uzaklaşmamı söyledi. ben de söyleneni yapıp eve doğru koştum. çok şükür ki evin anahtarını almadığından yalnız yaşadığım eve girebildim. yedek gözlüğü bulup internetten polisi aradım. yarım saat sonra polis geldi, olay yerine gittik. olayın yaşandığı yerde gözlüğü bile bulamadık.
gecenin geri kalanında uyuyamadım. ertesi gün sabah işe gittim. soyulduğumu söyleyip birilerinden borç para buldum. birisi beni bankaya götürdü ve oradan kimlik de gittiğinden pasaportla nakit para çekip cep telefonu gibi acil ihtiyaçları hallettim. cüzdandaki kartları kim nasıl iptal etti hatırlamıyorum.
aynı gün öğleden sonra polis karakoluna çağırdılar. ben de polis de ingilizce bilmesine rağmen türkçe-isveçce tercüman bulmuşlardı. ifade verdim. bıçağın şeklini çizmemi istediler. adamı, bisikleti tarif ettirdiler vs. bana inandılar mı emin değilim. zira olayın gerçekten yaşandığını kanıtlayan benim sözüm ve olayın yaşanmasından 5-10 dakika sonra bankamatik kartından çekilen günlük limit 10000sek para dışında bir kanıt yoktu. yumruklar sanırım hafifti ki ufak kızarıklık ve az morarma dışında iz bırakmadı.
psikolojim ilk birkaç gün çok kötüydü. hayal aleminde gibi dolaşıyordum, ara sıra ağlama isteği geliyordu ve izlendiğim hissine kapılıyordum. iş yerinden arzu edersem psikolog ayarlanabileceği söylendi, istemedim. gece çalışmaktan vazgeçemeyeceğim için bir bisiklet aldım. en azından gece dışarıda geçirmek zorunda olduğum zamanı böyle azaltmaya çalıştım.
benim olaydan 15-20 gün sonra şehrin başka bir yerinde isveçli bir kızcağız bıçaklı soygunda öldürüldü. saldırgan yakalandı. polis cinayetten birkaç gün sonra benimle yine irtibata geçip, bir bisiklet fotoğrafı gösterip bunun benim olaydaki bisiklet olup olmadığını sordu. benzediğini ama 'evet buydu' diyecek kadar emin olamadığımı söyledim. cinayeti işleyenin beni soyan kişi olup olmadığı belli olmadı. polis beni bir daha aramadı ve olay benim için bu şekilde kapandı.
benim için bu olaydan şu anda geriye kalan şeyler ölüme aslında ne kadar yakın olduğumuzun ve çok yakınımızda ne kadar korkunç insanların olduğunun farkındalığı, hayata bakışımı etkileyen çaresizlik ve yalnızlık hissi. bunların yanında cüzdanmış, paraymış, gülünç yani. ama isveçli kızcağızın başına gelenlerin yanında da benim yaşadıklarım ve psikolojik travmam gülünç hale geliyor.
repercussion1 profili
-
bıçaklı biri cüzdan istediğinde yapılacaklar